“Kayserili seytan gibi zekaya sahip”, “seytana pabucunu ters giydiren Kayserilinin yanında seytanın lafı mi olur”, sözleri seytanın kulağına sık sık çalınmaya baslayınca, bu sözleri içine sindirememis. Seytan, Kayserili biri ile ortak arazi ekmeyi planlar. Seytan der ki kendi kendine: Göreceğiz bakalım, seytan mi daha kurnaz, Kayserili mi? Ve gün gelir Kayseriliye sözü açar: -Seninle ortak bir pancar ekelim deyince Kayserili: -Hay hay ekelim, demis. -Ama her sey ortaklasa yapılır. Tarlalar sürülür, tohumu, gübresi hasat zamanı beklenir. Seytan bu ya duramaz iste: -Sayin Kayserili arkadas, bak pancar yeserdi, yaprakları koca koca oldu. -Seninle bir pazarlığa girelim. Üstü benim olsun topragin altta kalani da senin olsun, ne dersin? -Tamam, ortağıma saygım ve güvenim sonsuz. Yesil yapraklar büyüdükçe seytanin da yüzü gülüyormus. Gün gelmis, mahsul kaldırılmıs. Tüm yaprakları seytan alırken toprak altındaki pancarı da Kayserili almıs. Kayserili, pancarı satmıs bir sürü para alırken, seytan kendisini aldatan o yesil yapraklarla bes parasiz kalmıs. Ve yenilgiye doymadigi için: -Kayserili arkadas seninle bir de bugday ekelim. Yalniz bu sefer topragin altı benim demis ve Kayserili de: -Peki üstü de benim, demis. Gene yıl sonu gelmis, gene seytanda hüsran. Çünkü seytan, bugdayın saplarını alırken Kayserili de bugdayın denelerini almıs. Artık dayanamayan seytan demis ki: – Aman be Kayserili arkadas pes benden. Senin namını duymustum da inanmamıstim. Meğerse sen neymissin be Kayserili, demis…