Ahmet KAYA – GÜNAYDIN ANNECIM
Dardayım yalanım yok
Baskın yedim gün gece, gün gece, gün gece
Örselendi aşklarım üstelik
Bir uzak diyardayım, diyardayım diyardayım.
Günaydın anneciğim, günaydın babacığım
Yine sabah oluyor
Evde sabah olmaz deme
Orda günler geçmez deme
İçime sancı doğuyor.
Yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum
Bugün de ölmedim anne.
Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugünde ölmedim anne.
Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgar beline dolandığımda bir dal
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugünde ölmedim anne
Bana böylesi garip duygular
Bilmem neye gelir nereye gider
Döndüm işte
Acı yüreğimden beynime sızar
Bugünde ölmedim anne.
Ahmet KAYA – HOŞÇAKALIN GÖZÜM
Nedir bu başımdaki felaket?
Kırk yıldır sefalette bu ahmet
Kefenimi alın dikin bir zahmet
Gömün beni, gömün beni bir başıma
Susamıyorum, susamıyorum
Elimde değil susamıyorum
Hele bir ışıklar sönsün
Hele bir kapansın kapılar
Sular durulsun
Bıçak atacağım daha 12′den
Kısa devre yapsın kalbim
Ellerim inatla dökülsün cigaraya
Dağlarda ay büyüsün
Sular köpürsün
Sen beni o zaman gör
Hele küssün meydanlar
Dehşetin oğlu gülsün
Ağır bir köpek karanlığı
Ve tüm mayınlar patlasın
Sen beni o zaman gör
Kaldırımlara yağmur dökülsün
Dağılsın dişlerimde gülüşler
Kaybettiklerim bir dönsün
Sen beni o zaman gör
Yalnızlık ne demek
Kül olsun uykular
Kuşlar silinsin gözlerimden
Sen beni o zaman gör
Saçlarımda kırılsın kar
Baştan çizilsin uçurumlar
Kırılsın camlar
Sen beni o zaman gör.
Ahmet KAYA – ARKA MAHALLE
Ağladım gözyaşlarım döndü denize
Ben derdimi kimseye söyleyemedim
Kurşunlara gelirken arka mahallede
Düştüm de yerlere bir of demedim
Başıma neler geldi sana diyemedim
Beni kaç kere dövdüler
Adını söylemedim of of of of
Yıkılsın evin
Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe
Yine de bu yangını söndüremedim
Bağıra bağıra yazdım seni içime
Bir kez olsun yüzünü güldüremedim
Ahmet KAYA – AN GELIR
Paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski, o eski heyecan ölür
An gelir biter muhabbet
Şarkılar susar heves kalmaz
Şataraban ölür
Şarabın gazabından kork
Çünkü fena kırmızıdır
Kan tutar & tutan ölür
Sokaklar kuşatılmış
Karakollar taranır
Yağmurda bir militan ölür
An gelir
Ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan
Sehpada pir sultan ölür
Son umut kırılmıştır
Kaf dağı’ nın ardındaki
Ne selam artık ne sabah
Kimseler bilmez nerdeler
Namlı masal sevdalıları
Evvel zaman içinde
Kalbur saman ölür
Kubbelerde uğuldar baki
Çeşmelerden akar sinan
An gelir
-la ilahe illallah-
Kanuni süleyman ölür
Görünmez bir mezarlıktır zaman
Şairler dolaşır saf saf
Tenhalarında şiir söyleyerek
Kim duysa & korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
Saatli bir bombadır patlar
An gelir
Attila ilhan ölür
Ahmet KAYA – AMENNA (Yaşayanlar Bir Gün Ölür)
Yaşayanlar bir gün ölür
Bir gün ölür elbette
Ağaçlarla balıklarla
Kuşlarla ben amenna
Ağlayanlar bir gün güler
Bir gün güler elbette
Uyanmakla anlamakla
Bilmekle ben amenna
Kısa çöp uzun çöpten
Hakkını alacak elbette
Direnmekle güvenmekle
Barışla ben amenna
Yaşayanlar bir gün ölür
Bir gün ölür elbette
Ağaçlarla balıklarla
Kuşlarla ben amenna
Ağlayanlar bir gün güler
Bir gün güler elbette
Uyanmakla anlamakla
Bilmekle ben amenna
Kısa çöp uzun çöpten
Hakkını alacak elbette
Direnmekle güvenmekle
Barışla ben amenna
Ahmet KAYA – AMANIN MINNOŞ
Dağda keklik avlarım
Tabancamı yağlarım
Ben bir öksüz oğluyam
Gençliğime yanarım
Amanım minnoş, minnoş
Yaktın beni minnoş.
Yine oldu akşamlar
Eğleniyor gagoşlar
Vay benim deli gönlüm
Nerelerde akşamlar
Amanım minnoş, minnoş
Yaktın beni minnos
Zalım ağlattı beni
Derde bağlattı beni
En yoksul&kötü günlerimde
Bıraktı gitti beni
Amanım minnoş, minnoş
Yaktın beni minnoş.
Ahmet KAYA – ALNINDA DAĞ ATEŞİ
Alnını dağ ateşiyle ışıtan dostum
Yüzünü kan ile yıkayan dostum
Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
Benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun
Simdi dingin gövdende büyüyen sessizlik
Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun
Basini omuzuma yasla
Gögsümde tasiyayim seni
Gövdem gövdene
Gövden gövdeme can olsun
Ahmet KAYA – AL ÖFKEMİ
Her sürgünün gözlerine
Bu sebepten ah geceye
Kanatlanmış güvercine
Kırılacağım, kırılacağım
Yeter ki bil sen
Yorgun alnımda şafaklar
Bir düş kursun arkadaşlar
Bırak iz sürsün şarkılar
Yeter ki bul sen
Mahpushane duvarlarına
Hüznümü yazacağım
Her gün seni düşünüp
Yok olacağım
Al öfkemi koy yanına
Günü düşür dağlarıma
Haydi, dokun gözyaşıma
Ağlayacağım, ağlayacağım
Yeter ki gül sen
Ahmet KAYA – AKLANACAK DÜNYA
Alnının orta yerinde
Bir azap dövmesi hayat
Ve kader
Acının
Çilenin harmanıdır
Yiğitlik zulmün sofrasında
Dayanmak da
Direnmek de
Yarın bunları böyle yazacak
Yarın bunları böyle yazacak
Aklanacak direnme günleri
Kavga aklanacak
Aklanacak dost da
Düşman da
Gökyüzü kandan
İrinden azade
Gökte
Suda
Toprakta
İlk cemre ile
Aklanacak dünya
Zordur zorbalığı omuzlamak
Yokluğu
Acıyı omuzlamak
Gönül vermek ateş kusan kavgaya
Bir idam fermanı gibi belalı
Uzak bir umut gibi yalnız
Ve mayın gibi döşenmek
Hesabı kitabı görülmüş
Zincirlenmiş dağlara
Sonra dostun nice dost
Düşmanın nice düşman olduğunu görmek
Fırtınayı
Tufanı göğüslemek
Yenilmemek
Yıkılmamak
Zordur
Açlığın gencecik gelinlere pusu
Ve körpe canlara mezar olduğu
Anasını sattığımın dünyasında
Dayanmak
Direnmek
Ve bir bayrak gibi gerilmek
Zulmün
Zorbalığın
Dönekliğin önüne
Zor olan bir şey daha var elbet
Alnının orta yerinde
Hıyanetin mührü
Ve göğsünün gürültüsünde
Korku yatarken
Aydınlık günleri düşlemek
Sevgiyle
İçtenlikle öpmek çocukları
Ve dünyaya
Gururla bakabilmek
Kimseyi suçlamayacaksın elbet
Umut kör kuyulara tutsak
İnanç zindana zincirlenmişse
Kör bir bıçak gibi çaresiz
Boş silahlar gibi yaslıysalar
Yorgunsalar
Bin yılların köleliğinden
Şifresi çözülmeyen bir haber gibi
Gözlerinin içinde duracaksın
Ahmet KAYA – AH ULAN RIZA
Neden hala gelmedi?
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama..
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok!
Madara olduk meyhaneye
Ahh eşek kafam benim.
Nasıl da güvendik bu hergeleye?
Gelse balığa çıkacaktık
Ne çekersek kızartıp rakıyla yutacaktık.
Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp,
Enterasan hayellere dalacaktık.
Bu sandalı geçen hafta çalıntıdan düşürdük
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de iyi olur, bize uyar diye düşündük.
Saat sekizde gelecekti.
Bana beş milyon borç verecekti..
Yoksa O nemrut karısıkaçtı da,
Onun peşinden mi gitti?
Eğer öyleyse yandık!
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene merdivenden itip
Kırmıştı Rıza’nın bacağını
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya da horlarken Rıza’yı boğacak.
Bak şimdi acıdım, aşkolsun adama…
Ben olsam vallahi başedemem!
Hele beş tane velet var ki boy boy,
Allah’tan düşmanıma dilemem
Aslında iyi çocuktur Rıza , efendi huyludur.
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder.
Bir keresinde hiç unutmam,
Üç beş zibidi haraca dadandı.
Rıza sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!
Aynı mahallede büyüdük,
Aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu.
Biz başka havadaydık.
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener’in maçına iddiaya girer,
Millete az mı yemek ısmarlattık.
Bir tek askerde ayrı düştük.
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu.
Ben se hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gedim…
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.
Neyse bunlar derin mevzu..
Anlaşıldı bu herif gelmeyecek
Ufaktan yol alayım.
Anam evde yanlız, şimdi meraktan ölecek.
Gittim, vurdum kafayı yattım.
Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini…
Ne bilirdim yolda kamyon çarpıp,
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini?!
Vay be Rıza………..
Sonunda sen de düştün Azrail’in peşine!
Dün boşuna günahını almışım.
Ne olur kızma bu kardeşine…
Öğlen kahvede söylediler. Rıza ölmüş! dediler.
Ne kolay söylediler.
Sanki dev bir taş ocağını,
Kökünden dinamitleyip, üstüme devirdiler!
Ahh dostum… O kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını,
Senin üzerine nasıl böyle çivilediler?
Yani sen şimdi gittin!…
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Rakı ısmarlamayacak mısın?
Peki, beni kim kızdıracak?
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?
Ulan Rıza…..
Ne hayallerimiz vardı oysa…
Ne acayip şeyler yapacaktık.
Totoyu bulunca dükkan açıp,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.
Talih yüzümüze gülecekti be…
Karıyı boşayıp,
Sıfır bir Mercedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavruyu kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık.
Ah ulan Rıza…….
Bu mahallenin nesini beğanmedin de,
Öte yana taşındın?
Arasıra gıcıklaşırdın ama inan…
Benim en kral arkadaşımdın.
Ulan Rıza….ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt
ederim?
Senden ayrılacağımı sanma…
Birkaç güne kalmaz ben de gelirim.
Ahmet KAYA – AH
Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı
Bulutlu siyah ah bulutları eflatun
O boy aynasından çıktı fransızın malı
Vişne asidi vardı tadında rujunun
Ah sinema yıldızı filan olmalı
Ağızlığı kristal son derece uzun
Bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
Alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
Ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
Saçlarından incecik su tozu dökülüyor
Sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
Karartma başlamış ışıklar örtülüyor
Ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
Kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam
Çok vapurun battığı bir liman orospusu
Bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam
Ay ışığında deniz akordeon solosu
Pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam
Görkemli çadırında italyan lunaparkın
Sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini
Ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın
Sutyenler tutmuyor çılğın göğüslerini
Kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın
Kim görse şaşırır sakalının süslerini
Tavana asılmış sosyalist saçlarından
Ah sabah sabah omuzları kan içinde
İşkence sonrası genç bir kadın militan
Yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
Adı bile çıkmamış dudaklarından
Doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde
Ahmet KAYA – AĞLAMA BEBEĞIM
Ağlama bebek, ağlama sende
Umut sende yarın sende.
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye,
Bu suskunluk, bu durgunluk, sıkıntın niye.
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluklar
Paylaşılmaya hazır
Bir hayat var.
Ağlama bebeğim ağlama sende
Acı sende hasret sende.
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye,
Bu küskünlük, bu dargınlık, kızgınlık niye.